10 Kasım 2016 Perşembe

Sümbülzade Vehbi Efendinin Şiiri Üzerine


Aşağıda paylaşacağım şiir, edebiyat tarihimizin en saygın şahsiyetlerinden
Sümbülzade Vehbi Efendi’nin müstesna bir eseri. Şiirin öyküsü şu şekilde : " Bir gün
padişah Vehbi Efendi’yi yanına çağırır ve: “Bana öyle bir şiir yaz ki bir mısrasını okuyunca içimden seni öldürmek, bir sonrakini okuyunca ise ödüllendirmek gelsin” der. Ve Vehbi Efendi şu şiiri yazar:

Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can.

Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan.

Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan.

Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-i revan.

Salınarak giderken arkandan ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.

Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan.

Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan.

Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim,
Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.

Herkese vermektesin, bir de bana versene,
Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.

Sen her zaman gelesin, ben Vehbi’ye veresin,
Esselamun aleyküm ve aleykümselam


Bu şiiri günümüz yöneticilerinin bizlere armağan ettiklerini düşünmekten kendimi alıkoyamadım.Sizce de ilk mısralar bize yaşatılanı tam tamına betimlerken,ikinci mısralar zat-ı muhteremlerin seçim öncesi vaatlerini anlatmıyor mu?
Esselamun aleyküm ve aleykümselam gerçek hayat!
Ne?
Birisi özgürlük,insan hakları mı dedi?
Muck,öptüm,kib,bye...

1 Kasım 2016 Salı

Rest

Sizinle aynı yolda yürümeyen sağcı kesimi Fetöcü, solcu kesimi Pkk yandaşı diye yaftalamaya

devam edin bakalım.En kolay çözüm de budur bu zihniyetteki insanlara göre; Susturmak!..


Ama bilmezler ki sessizlik çoğu zaman en büyük haykırıştır.Susturmak dünya tarihinde ne zaman

çözüm olmuş ki şimdi olsun?  Kimse ne susuyor,ne siniyor aslında ...Sadece izliyoruz; zamanın

yaklaşmasını,terazi  kefelerinin altındaki hileli ağırlıkların bakkalın ta kendisi tarafından teker teker

söküleceği anı bekliyoruz..Bugüne kadar atalarımızın o güzel inci değerindeki sözleri bize hep

pusula  olmadı mı ki bundan sonra da olmasın? Keser döner sap döner,elbet bu hesap döner....Yediğin

 hurmalar...Yalancının mumu...Alma mazlumun ahını... Bla bla bla...Milyonlarca sayabilirim...Kum

saatinin ters çevrilme zamanı geldi artık  sanırım...Bekleyip göreceğiz ve zamanı gelince ki pek bir

şey kalmadı bence...

O zaman restine rest!

Milletçe görüyor ve arttırıyoruz!!!



26 Nisan 2016 Salı

Günah nedir?

Günah nedir?
İç hesaplaşmanızı yaptığınızda sizi düşündüren,üzen şeylerse şayet,ben büyük bir günahkarim!Sizden pek farkım kalmadı,elleri görelim?Peki ya konfetiler?
Bazı günahlarsa sizi siz oldugunuz icin seven,yani sizi siz yapan tanriniz(❤) tarafından affedilse bile,siz kendinizi affedemezsiniz. İste en yaralayan,en acıtan şeyde budur.Iyi olmak için yıllarını,tüm ömrünü vermen kar etmez böyle durumlar için.Hayat boyunca en büyük kayıp "kendini kaybetmektir.
"En sevdiğin ıspanak yemeği bile ağızda kekiremsi bir tat bırakır.Aslında başkalarına hep o tadı vermiştir ama sen onun o halini sevmissindir bunca zaman.Ilk defa gözüne batmaya başlamıştır...
Miden bulanmaya başlar...
Sen bile sahteysen bu hayatta kime nasıl guvenebilirsin ki?Susmak yetmez,kusmak fayda etmez ...
Neyin seni iyilestirecegine dair tek bir fikrin bile yoktur.Düşünmemek istersin,en kolayı da budur...
Hep düşünmeden hareket edip yasayanlarin mutlu olduğu dünya degil midir zaten içinde kivranip durduğumuz? O kervana katılmak koyar bu kez de.Hani farklıydım,insandım dersin?Sıradanlasmanin verdiği iç huzurla bir bira açarsın usulca...
Işıkları kim kapatti?
Fonda en sevdigin şarkılar...
Başka anlamlar çıkartırsın milyon kez dinlediğin şarkılardan...
Uyku karşıdaki yaşlı teyzeye oturmaya gitmiş olmalı : "muhabbetin sarmadı bu gece" dercesine...
Usulca susmayı öğrenirsin; "Sessizlik en büyük haykırıştır" dercesine!
Şu an kaç insanın canı yanıyor,kac kişi tecavüze uğruyor,kaç ben bilmem beyim bilir teyzeleri kocasından dayak yiyor diye düşünür,sessizliğin en büyük eylem olduğu dünyaya bir beşlik çakarsın...
Üstü kalsın...

26 Mayıs 2015 Salı

Bir metro günlüğü



Önce sarı okların önünde bekledim.
Kurnazlık yaptığını zanneden birçoğu yeşil okların uzerinde bekleyip kapılar açıldığında hurra içeri daldılar.Yine!..
"Kimsenin özel alanına girmemek adına yürüyen merdivenlerde dahi azami basamağı bosluk bırakmak mı doğruydu,bu mu ?" diye düşünmeden de edemedim.
Oldum olası toplu taşıma araçlarında tutunmak için yapılan metallerin sıcak olmasından midem bulanmıştır zaten.
Kapı kapanmadan önce son binen kişi olarak  metroda yerimi almıştım.
Tutunmak zorundaydım ve metal yine sıcaktı!.
Benden önce kim tutmustu o metali asla bilmek istemeyeceğim!
Bu arada öküz öküz insanlar inmeden içeri girmeye çalışan iki hödüğün konuşmasına tanık oldum.
"Lan oğlum sana kız mı yok!"muhabbetleri dönüyordu.
Baktım benim durak,nasılsa ineceğim dedim,tutamadım kendimi;
 "La oglum sana kız mı var,git ozur dile bence"deyip kapıdan dışarı çıktım.
Ve  ben inmeden iceriye atlamaya çalışan 7 aylıkların mesai saatleri halen  bitmemişti.
Hayırlı işler deyip gülerek uzaklaştım.

2 Ocak 2015 Cuma

ŞUKELA KAN DAVASI




Eskiden ve maalesef bazı bölgelerde halen süregelen bir 

sorunun adı bu:"Kan Davası".

Zamanında o onun tavuğuna kışşt demiş, o bununkine ;

dediğim gibi günümüze kadar devam edenler bile 

var, senin yumurtan neden benim tavuğumdan çıkıyo

diyerekten.

Şimdi bahsedeceğim konu ise günümüzün "Kan 

Davası".Benim kan davam.Kulağa hiç hoş gelmedi değil mi?

Ayyy canım,şekerim,böceğim bu da bana yakışmayacak ama

affınıza sığınalım artık,napalım,dostsunuz eşek değilsiniz ya

affedersiniz elbet,yapacak bir şey yok.Her ne kadar 

günümüzde "AK"lar gerçek ak olmasa da benim 

bahsedeceğim dedelerimizin ninelerimizin "AK " 

kavramı..Gün gelir ak koyun kara koyun anlaşılır denir ya ,o türden..

Zaten ard arda hızlı bir şekilde Ak deyince gerçek

mealini,ruhunu buluyor kelime.


Sıradan bir gün,çalan telefon,anksiyete ve sonrası 

bekleyiş...

-Sessizlik!

Küfür rüzgarı estirmek istemek,hem de efil efil...Sonra "Hiç 

sana yakışıyor mu?"


Yakışıyor arkadaşım,yakışıyor,hem de çok! Şuraya iki geyik 

yazsam ,bir fotoğraf koysam,komiklikler şakalar falan 100 

kişi beğenir.Facebook arkadaş listemde 350'den fazla kişi 

var,Twitteri hesaba katmıyorum bile çünkü genel olarak 

tanımadığım kişiler takipçim.Arkadaşlarımdan gelmiş mi ki 

fayda onlardan gelecek hesabı? Onlar raporlu gelmeyecek 

bugün okula..İstatisliklere göre Türkiye'de %9,2 kişide olan 

AB kan grubuna ihtiyaç olduğuna dair paylaşımıma gelen 

tepki ne olmuştur sizce?Ki herkescikler, cikcikler beni pek 

de severler çok da severler!

Haydi birlikte hesap yapalım:Bu oran, %9,2 ise 

350x9,2/100'den 32,2 kişide bulunabilecek bir oran elde 

ederiz.Bu 32,2 kişinin bir kısmı İstanbul'da değil desek ,ki

İstanbul listesi epeyce kabarık!

Ve kendi arkadaş listelerinde paylaşacakları kişi sayısını 

söylersem ...Çünkü dostumun dostu benim dostumdu ya 

hani?Hımm..Uzatmadan rakamlara geliyorum...

Pandora'nın kutusu açılıyor ;

Ortalama herkesin minimum 100 arkadaşı olsa ki 500'leri 

1000'leri zorlayan,fenomen ötesi çoooook popüler 

arkadaşlarımın sayısı hiç de az değil .Permütasyon 

kombinasyon bla bla----> Sonuç=Milyonlar.


Bize hitap eden kitle ise (mütevazi davrandığımızı 

farzedelim)-->Çok binler.

Eldeki rakam (havai fişekleri göreyim?) 3-5! 

.....Like,like,muck,<3 ,Çok şukela!


Şimdi bir şey söylesem,karakter analizi yapsam,soyağacını

çıkarsam,hürmetlerimi sunsam,çocukluğa insem...Bana 

Yine "Hiç Yakışmayacak".

İnsanlığımı üzerimden çıkarıp güzelce askıya assam 

,naftalinleyip kaldırsam şöyle kokulu kokulu,günü gelip 

lazım olduğunda ütüsü bozulur korkusuyla ben de mi 

giymesem üzerime acep,a dostlar?Belki de bu bana çok 

daha yakışacak.İnsanlık,vicdan ne zaman konjonkturel oldu?

Dostumun postu benim dostum" olarak lafı update 

ediyorum şu andan itibaren.Tuzlayalım da 

kokmasın,mazallah.


Eski bir laf var :"“Bize gelin gülüp oynayalım. Size gidelim 

yiyelim içelim”


Bu mantık ile hareket eden mecburiyet arkadaşlıklarıma 

selam olsun.Ve hayırlı ramazanlar cikciklerim ,Allah kabul 

etsin ! Eğer bu size yakıştıysa ,bana fazlasıyla 'Çok Yakıştı'! 

Layk layk layk...

O öyle,sen şöyle,ben böyle...

Bi süre önce elle dergisinin ilham veren kadın yarışmasında

güzel sürpriz hediyelerle ödüllendirdiği yazım :)



İnsanlar vardır... Hayatta elle tutulacak herşeye sahip

olduklarında mutlu olacaklarını sanan.Bunlardan kimileri 

zaman zaman mutlu olmuştur ve olacaktır da...Aynadaki

yüz öyle söylemese de,bozmayalım öyle sansınlar


Bir de başka türlü insanlar vardır...

Çocuk yaşta annelerini kaybedip,ergenliğe dahi 

girmeden evlendirilmek zorunda kalan...Bırakın altın 

bilezikleri,pırlantaları; giyecek sağlam çorapları,yiyecek 

ekmekleri,hatta sığınacak kucakları olmayan... İşte bu

kadınlardan biriydi benim güleç yüzlü rahmetli ninem... 

Öldüğünde bile yüzü gülüyordu,eminim...

Şimdilerde moda cümleler var evrene olumlu mesaj

gönderiyoruz,çakralar aşağı taklalar yukarı... "Karma"cı 

geçiniyoruz hepimiz:) Ben de sürekli olumlu bakmaya

çalışan ve ciddi zorlukların sonuçlarına her türlü inatla

katlanacağım diyen biriyim.Fakat işte bu okuduğumuz 

bloglardan,aldığımız eğitimlerden,zoraki uygulamaya

çalıştığımız düşünce tekniklerinden çok çok daha öte bir

şey aslına bakarsanız.Gerçekten içinden gelecek, içinde

hissedeceksin o enerjiyi,o gücü...İsteyecek ve inanacaksın.

İşte ninem öyleydi...Sanki istese dünyaya hükmedecek

güçteydi bana göre.Gözlerindeki o çileli

bakışlara,yüzündeki o derin çizgilere rağmen elinde bir şişe 

gül suyu ile gelir "kokla kokla,rahat uyursun" derdi .


Sanki dünyanın yükünü sırtlanan o değil de benmişim gibi

,şaşırırdım...Sürekli ağzından düşmeyen kelime" Napıcan

yavrum,o öyle,sen şöyle,ben de böyleyim işte..."Tüm

küsleri barıştırırdı bu laf...

Yıllar boyu herkesi olduğu gibi kabullenmem gerektiğini

söylermiş , anlamazmışım.Ki yıllar geçtikçe herkesi olduğu

gibi kabul edip değiştirmeye çalışmadıkça hem iş hem aşk 

hem de sosyal hayatım da hep kazanan ben oldum...

Zora düştüğümde hep onun güzel ders niteliğindeki sözleri

aklıma gelir,gülümserim.Ve bir bakmışım sanki ninem 

elinde sihirli bir değnekle gelmiş işlerimi düzeltmiş,elleri 

hamurlu oradan gülümsüyor.Lafı gelmişken onun elinin 

değdiği hamur bile sihir dolardı sanki.Aynısını,aynı ölçülerle

kim yapsa ,aynı tat aynı lezzet olmazdı."Rica eder

konuşursan pek tatlı olur"derdi,inanmazdım...

Son olarak ninemin,hayat felsefem olan iki incisi daha 

var.Okuyabilme fırsatı olsa dönemin filozofu olurmuş kesin.

Bunlardan ilki;"Sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusu 

çıkmamış" ve diğeri de"İşkilli kıç tingilder " Büyük sırrı

öğrendiğinize göre size tavsiyem; şimdi biraz da siz ninemin

incilerine kafa yorup hayat felsefesi yapın,benim gibi hayat

boyu siz de kazanın...Ve kafanıza tokadan başka bir şey 

takmayın

Ne de olsa o öyle,sen şöyle,ben de böyleyim işte