Kendi kalemimden demeyi çok isterdim ama malum bilgisayar çağı, kalemle değil artık serzenişler... Klavyenin tuşlarına basıveriyosun gidiyo! :) Ah ah!Nerde o eski kokulu mektuplar? Nebahat sen misin?
6 Temmuz 2015 Pazartesi
26 Mayıs 2015 Salı
Bir metro günlüğü
Önce sarı okların önünde bekledim.
Kurnazlık yaptığını zanneden birçoğu yeşil okların uzerinde bekleyip kapılar açıldığında hurra içeri daldılar.Yine!..
"Kimsenin özel alanına girmemek adına yürüyen merdivenlerde dahi azami basamağı bosluk bırakmak mı doğruydu,bu mu ?" diye düşünmeden de edemedim.
Oldum olası toplu taşıma araçlarında tutunmak için yapılan metallerin sıcak olmasından midem bulanmıştır zaten.
Kapı kapanmadan önce son binen kişi olarak metroda yerimi almıştım.
Tutunmak zorundaydım ve metal yine sıcaktı!.
Benden önce kim tutmustu o metali asla bilmek istemeyeceğim!
Bu arada öküz öküz insanlar inmeden içeri girmeye çalışan iki hödüğün konuşmasına tanık oldum.
"Lan oğlum sana kız mı yok!"muhabbetleri dönüyordu.
Baktım benim durak,nasılsa ineceğim dedim,tutamadım kendimi;
"La oglum sana kız mı var,git ozur dile bence"deyip kapıdan dışarı çıktım.
Ve ben inmeden iceriye atlamaya çalışan 7 aylıkların mesai saatleri halen bitmemişti.
Hayırlı işler deyip gülerek uzaklaştım.
2 Ocak 2015 Cuma
ŞUKELA KAN DAVASI
Eskiden ve maalesef bazı bölgelerde halen süregelen bir
sorunun adı bu:"Kan Davası".
Zamanında o onun tavuğuna kışşt demiş, o bununkine ;
dediğim gibi günümüze kadar devam edenler bile
var, senin yumurtan neden benim tavuğumdan çıkıyor
diyerekten.
Şimdi bahsedeceğim konu ise günümüzün "Kan
Davası".Benim kan davam.Kulağa hiç hoş gelmedi değil mi?
Ayyy canım,şekerim,böceğim bu da bana yakışmayacak ama
affınıza sığınalım artık,napalım,dostsunuz eşek değilsiniz ya
affedersiniz elbet,yapacak bir şey yok.Her ne kadar
günümüzde "AK"lar gerçek ak olmasa da benim
bahsedeceğim dedelerimizin ninelerimizin "AK "
kavramı..Gün gelir ak koyun kara koyun anlaşılır denir ya ,o türden..
Zaten ard arda hızlı bir şekilde Ak deyince gerçek
mealini,ruhunu buluyor kelime.
Sıradan bir gün,çalan telefon,anksiyete ve sonrası
bekleyiş...
-Sessizlik!
Küfür rüzgarı estirmek istemek,hem de efil efil...Sonra "Hiç
sana yakışıyor mu?"
Yakışıyor arkadaşım,yakışıyor,hem de çok! Şuraya iki geyik
yazsam ,bir fotoğraf koysam,komiklikler şakalar falan 100
kişi beğenir.Facebook arkadaş listemde 350'den fazla kişi
var,Twitteri hesaba katmıyorum bile çünkü genel olarak
tanımadığım kişiler takipçim.Arkadaşlarımdan gelmiş mi ki
fayda onlardan gelecek hesabı? Onlar raporlu gelmeyecek
bugün okula..İstatisliklere göre Türkiye'de %9,2 kişide olan
AB kan grubuna ihtiyaç olduğuna dair paylaşımıma gelen
tepki ne olmuştur sizce?Ki herkescikler, cikcikler beni pek
de severler çok da severler!
Haydi birlikte hesap yapalım:Bu oran, %9,2 ise
350x9,2/100'den 32,2 kişide bulunabilecek bir oran elde
ederiz.Bu 32,2 kişinin bir kısmı İstanbul'da değil desek ,ki
İstanbul listesi epeyce kabarık!
Ve kendi arkadaş listelerinde paylaşacakları kişi sayısını
söylersem ...Çünkü dostumun dostu benim dostumdu ya
hani?Hımm..Uzatmadan rakamlara geliyorum...
Pandora'nın kutusu açılıyor ;
Ortalama herkesin minimum 100 arkadaşı olsa ki 500'leri
1000'leri zorlayan,fenomen ötesi çoooook popüler
arkadaşlarımın sayısı hiç de az değil .Permütasyon
kombinasyon bla bla----> Sonuç=Milyonlar.
Bize hitap eden kitle ise (mütevazi davrandığımızı
farzedelim)-->Çok binler.
Eldeki rakam (havai fişekleri göreyim?) 3-5!
.....Like,like,muck,<3 ,Çok şukela!
Şimdi bir şey söylesem,karakter analizi yapsam,soyağacını
çıkarsam,hürmetlerimi sunsam,çocukluğa insem...Bana
Yine "Hiç Yakışmayacak".
İnsanlığımı üzerimden çıkarıp güzelce askıya assam
,naftalinleyip kaldırsam şöyle kokulu kokulu,günü gelip
lazım olduğunda ütüsü bozulur korkusuyla ben de mi
giymesem üzerime acep,a dostlar?Belki de bu bana çok
daha yakışacak.İnsanlık,vicdan ne zaman konjonkturel oldu?
Dostumun postu benim dostum" olarak lafı update
ediyorum şu andan itibaren.Tuzlayalım da
kokmasın,mazallah.
Eski bir laf var :"“Bize gelin gülüp oynayalım. Size gidelim
yiyelim içelim”
Bu mantık ile hareket eden mecburiyet arkadaşlıklarıma
selam olsun.Ve hayırlı ramazanlar cikciklerim ,Allah kabul
etsin ! Eğer bu size yakıştıysa ,bana fazlasıyla 'Çok Yakıştı'!
Layk layk layk...
O öyle,sen şöyle,ben böyle...
Bi süre önce elle dergisinin ilham veren kadın yarışmasında
güzel sürpriz hediyelerle ödüllendirdiği yazım :)
İnsanlar vardır... Hayatta elle tutulacak herşeye sahip
olduklarında mutlu olacaklarını sanan.Bunlardan kimileri
zaman zaman mutlu olmuştur ve olacaktır da...Aynadaki
yüz öyle söylemese de,bozmayalım öyle sansınlar
Bir de başka türlü insanlar vardır...
Çocuk yaşta annelerini kaybedip,ergenliğe dahi
girmeden evlendirilmek zorunda kalan...Bırakın altın
bilezikleri,pırlantaları; giyecek sağlam çorapları,yiyecek
ekmekleri,hatta sığınacak kucakları olmayan... İşte bu
kadınlardan biriydi benim güleç yüzlü rahmetli ninem...
Öldüğünde bile yüzü gülüyordu,eminim...
Şimdilerde moda cümleler var evrene olumlu mesaj
gönderiyoruz,çakralar aşağı taklalar yukarı... "Karma"cı
geçiniyoruz hepimiz:) Ben de sürekli olumlu bakmaya
çalışan ve ciddi zorlukların sonuçlarına her türlü inatla
katlanacağım diyen biriyim.Fakat işte bu okuduğumuz
bloglardan,aldığımız eğitimlerden,zoraki uygulamaya
çalıştığımız düşünce tekniklerinden çok çok daha öte bir
şey aslına bakarsanız.Gerçekten içinden gelecek, içinde
hissedeceksin o enerjiyi,o gücü...İsteyecek ve inanacaksın.
İşte ninem öyleydi...Sanki istese dünyaya hükmedecek
güçteydi bana göre.Gözlerindeki o çileli
bakışlara,yüzündeki o derin çizgilere rağmen elinde bir şişe
gül suyu ile gelir "kokla kokla,rahat uyursun" derdi .
Sanki dünyanın yükünü sırtlanan o değil de benmişim gibi
,şaşırırdım...Sürekli ağzından düşmeyen kelime" Napıcan
yavrum,o öyle,sen şöyle,ben de böyleyim işte..."Tüm
küsleri barıştırırdı bu laf...
Yıllar boyu herkesi olduğu gibi kabullenmem gerektiğini
söylermiş , anlamazmışım.Ki yıllar geçtikçe herkesi olduğu
gibi kabul edip değiştirmeye çalışmadıkça hem iş hem aşk
hem de sosyal hayatım da hep kazanan ben oldum...
Zora düştüğümde hep onun güzel ders niteliğindeki sözleri
aklıma gelir,gülümserim.Ve bir bakmışım sanki ninem
elinde sihirli bir değnekle gelmiş işlerimi düzeltmiş,elleri
hamurlu oradan gülümsüyor.Lafı gelmişken onun elinin
değdiği hamur bile sihir dolardı sanki.Aynısını,aynı ölçülerle
kim yapsa ,aynı tat aynı lezzet olmazdı."Rica eder
konuşursan pek tatlı olur"derdi,inanmazdım...
Son olarak ninemin,hayat felsefem olan iki incisi daha
var.Okuyabilme fırsatı olsa dönemin filozofu olurmuş kesin.
Bunlardan ilki;"Sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusu
çıkmamış" ve diğeri de"İşkilli kıç tingilder " Büyük sırrı
öğrendiğinize göre size tavsiyem; şimdi biraz da siz ninemin
incilerine kafa yorup hayat felsefesi yapın,benim gibi hayat
boyu siz de kazanın...Ve kafanıza tokadan başka bir şey
takmayın
Ne de olsa o öyle,sen şöyle,ben de böyleyim işte
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)